MÜZİKLE EVRİLMEK

“N’apıyorsun?”

“Hiiiç müzik dinliyorum!”

“Onu fark ettim de sen farkında değilsin, yine takılıp kaldın…”

“Nasıl yani?”

“Ne biliim. Bu, aynı şarkıyı üst üste yirminci kez dinleyişin de!”

Müzikle aramda karmaşık bir ilişki var. Bu iki insan arasında olana benzer, çekişmeli, aşk dolu, inişli çıkışlı, ölene kadar bitmez bir yumak. Sanırım hemen hemen her müzisyenin müzikle arasında vardır böyle bir bağlantı ama ben hayatımın farklı bir aşamasına geçmiş olsam da içimde bu ilişkinin köklerinin derinleştiğini an be an hissediyorum.

Eskiden çok seçiciydim. Belli bir müzik tarzına sabitlenip onun içinde dönüp duruyordum. Konservatuvarın ilk yıllarında, hala çömezliğin de etkisiyle sıkı sıkıya tutunduğumuz, arkadaşlarla aramızda konuştuğumuz, kayıtlarını elden ele dolaştırdığımız eserler vardı; genellikle minörlerde dolaşırlar, bunalımlı asi günlerimizi yansıtırlardı. Bir süre onlara takılıp kalmıştım.

Sonra sonra tatlar değişti, büyüdük. Bir sabah, “Yahu şu majörler de fena değil hani” dedim. Belki o zamanlar aydınlığa ihtiyacım artmıştı, bilemiyorum.

Bir dönem geldi, müzik dinleyemez oldum. O kadar çalmakla meşguldüm ki, kendi çaldığımın dışında müzik dinlemeye ne vaktim vardı ne de yüreğim. O dönemde müzik bana içerledi, “Beni dinle, buradayım, duy beni!” dedi, aldırış etmedim. Hem bedenen hem de ruhen yorgundum. Hep konuşan, hiç dinlemeyen insanlar gibi olmuştum, aramıza derin bir uçurumun girdiğini gördüğümde gerçeği fark ettim.

Yazmaya yoğunlaşınca, kendimi müziğe cilve yaparken buldum. Küstürmüştüm onu, evet suçluydum, ama onsuz olamayacağımı da anlamıştım. Bir gün, “Gel bak,” dedim müziğe, “yazdığım, aynı seni anlatıyor…” Önce çekindi, omzunun üstünden üstünden beni izledi ama dayanamadı. Birkaç öykü ilerde buluştuk.

Ben onu anlatan öyküler, romanlar yazdım, o bana elindeki yelpazeyi sundu. Bazen klasik oldu, bazen elektronik; çokça jazz’a kaydı, hatta bazen çocukluk anılarımdaki melodilere. Bana Güney Amerika’yı verdi, tangolar verdi, Latin oldu. Bir baktım İtalya oldu, Fransa oldu, İngiltere oldu, hatta bilmediğim dillerde bilmediğim şarkılar söyler oldum. Sıkça tek bir şarkıya, tek bir esere saplantıyla bağlandım, saatlerce tekrar tekrar aynı şeyi dinledim. Bazen de boğazım ağrıyıncaya kadar, bağıra bağıra onunla dile geldim.

Şimdilerde aramız iyi. Ortak bir yerlerde dolaşıp duruyoruz. O benden daha büyük daha kabullenici, bense belki henüz onun kadar anlayışlı değilim ama eskiye göre daha açığım, daha kucaklayıcıyım. Artık aramızdaki uçurumun kaybolduğunu biliyorum, müzikle evriliyorum.

HENÜZ OKUMADIYSANIZ: BÖLÜNE BÖLÜNE BÖLÜNMEK

Yorumunuzu aşağıdaki boşluğa bırakabilirsiniz!