Her sene böğürtlen zamanı geldiğinde içimi bir bitiş ve başlangıç hissi kaplıyor.
Küçükken, daha ilkokul yıllarında, dedelerden kalma meseleleri halletmek için İğneada’ya giderdik. Nedense o dedelerden kalma işler bir türlü hallolamaz, biz her sene Eylül ayının başında kendimizi yine İğneada yollarında bulurduk. Tabii işlerin halledilmesi demek oraya teyzeler ve kuzenlerle gidilmesi demekti; okul açılmadan önce yapılan son tatil demekti; uzun gecelerin henüz kısalmamış olması, kısa kollularla etrafta dolaşmak, hatta belki de o sene için denize girmeye son bir şansımız daha olması demekti.
Büyüklerin İğneada’da birçok kuruma girip çıktığını, bizi de kurumların bahçelerinde oynamaya bıraktığını hatırlıyorum. Saatler sonra o karanlık binalardan çıkarlar, işlerin ne kadar ağır işlediğinden, evrakların nasıl bulunamadığından bahsederler, sonra da arabalara binilir, orman yollarına sürülürdü. Viraj ardına viraj… Koltukta ters oturup arka arabadaki kuzenlerimi görmeye çalışır, gördükçe de yıllardır görüşmüyormuşuz gibi el sallardım.
Sonra annemin sesi duyulurdu: “Dur dur! Sağa çek’”
“N’oldu?”
“Aaay, kenarda böğürtlenler var!”
Babam arabayı kenara çeker, iki eniştem de arabalarını arkamızda durdururlar, annem arabadan çıkıp teyzemlere “Böğürtlen!” diye heyecanla bağırır, hep beraber elimize torbaları alıp böğürtlen toplamaya çıkardık. Tabii her seferinde yerliler bizden önce böğürtlenleri toplamış olduklarından, biz de geriye kalan sayılı böğürtleni sevinçle ellerimize dikenler bata bata torbaya atardık.
O anda benim içime bir bitiş ve başlangıç hissi yerleşirdi. Yaz bitecekti, yazlık kıyafetler giyilmeyecekti, artık yemekler balkonda ya da açık havada yenmeyecekti. Başlangıcı yaratansa okuldu. Okulun ilk birkaç haftası benim için hep zor geçerdi. Sabahın köründe kalkmalar, bir kısmı yetiştirilememiş tatil ödevleri, okulun karmaşası… Sonra okula tekrar alışırdım ama bir taraftan da kar tatillerinin çok olmasını umar ve kafamda yaz tatili için geri sayıma geçerdim.
Dün yine evin ilerisindeki korunun kıyısına dizilmiş böğürtlenleri topladım. Bu sefer yer başka olsa da yerli bendim, herkesten önce, Eylül’e kalmadan oradaydım. Bir anda geçmişte bir yerlere dalıp gittim. İçimde yine bir bitiş ve başlangıç hissi…
HENÜZ OKUMADIYSANIZ: SAFİYE ABLA VE BEN – PİS PİS