SANAL DÜNYANIN SANAL YAKINMALARI

Hepimiz zaman zaman yapıyoruzdur, insan doğası, yakınan varlıklarız. Yine de yakınmanın fazlasının zarar olduğunu, devamlı yakınanlar ile onları dinleyenleri içten içe yiyip bitirdiğini ve belki de doktorların “Yakınmak, ciddi sağlık problemlerine neden olur” gibi bilgilendirici kampanyalar yapmaları gerektiğini, son zamanlarda daha sık düşünmeye başladım.

Sosyal meydanın hayatlarımızı kasırga gibi girmesiyle insan davranışları gözümüze daha da çarpar oldu. Hatta benim gibi işinin büyük bir kısmı birey ve toplum davranışlarını incelemek olanlar için sosyal medya, üstü fiyonklu bir hediye paketi. Yakınma konusu da kafamda, sosyal medya duvarları sayesinde şekillenmeye başladı. Soru soruyu izledi, düşünceler yine uzadı.

Hayatlarını yakınarak geçiren “kronik yakınanlar” varmış, sanal alem sayesinde öğrendim, bir süredir bunu gözlemliyorum. Sosyal medyadan önce yüz yüze oturup çay kahve içerken yaşlılar, anneanneler, dedeler romatizmalarından yakınırlardı; dönüp dolaşıp aynı konuları tekrar ederlerdi; canları yanıyordu, sıkılıyorlardı, haklılardı, durumu çözmek için elimizden bir şey gelmese de gülümseyip idare etmek hepimizin göreviydi. Oysa şimdi yakınanların profilleri değişti. Hepsi gencecikler, hatta çoğu zaman 20-40 yaş aralığındalar.

Nedense dünyada her şey bir tek onlar için ters gidiyor, felek karanlık yüzünü bir tek onlara gösteriyor. Tabii onların gözünde diğer herkesin hayatı kusursuz, bir onlarınki dipsiz kuyu. Yakındıkları anlarda dünyada onlarınkinden başka dert yok, acı yok, savaş, ölüm, umutsuzluk yok. Dertleri: uçağın rötar yapması, gözlerinin iltihap kapması, tırnağının ucundaki ojenin vaktinden evvel kalkması ki, hepsini de koydukları fotoğraflarla bize ispatlıyorlar. Fotoğrafların altındaki mesaj ise genellikle aşağı yukarı şöyle: “Allaaaam yine ben yine ben! Tabii böyle şeyler hep beni bulur… Bi kere de işlerim yolunda gitse dişimi kırıcam yani! Herkesin işi hep tıkır tıkır, benimkiyse kıtır kıtır!”

Psikolojik durum belli… Cevap alabilmek ya da ilgi görebilmek için bu mesajları yazıyorlar, zira insan cevap ya da ilgi beklemese yüzlerce kişinin göreceği yere bunları yazmaz. Amaçları dertlerini paylaşmak ya da yardım almak da değil; ne de olsa kimsenin onun uçağını erken kaldırmak, gözündeki iltihabı geçirmek ya da tırnağının ojesini yenilemek için bilgisayar ötesinden çalışabilecek, wi-fi’li sihirli değneği yok.

Yine de arada bir böyle mesajlara içimden cevap yazmak gelmiyor değil. “Arkadaşım bak, ‘Herkesin işi hep yolunda…’ diyorsun ya… Bu mümkün değil. Hayır, yani istatistiksel olarak düşün, yok mümkünatı yok. Mesela NASA bir uzay görevi üzerine yıllarca, yüzlerce çalışanıyla beraber hazırlanıyor. Bunlar acayip zeki adamlar, öyle KPSS kazanma derdi falan değil, IQ’ları 130 ve üstü. Bunun görev kontrolü var, teknisyeni var, astronotu var, simülasyon hazırlayanı var, değil mi? Yıllarca çalış çabala, her şey hazır, mekik fırlatılıyor, yörüngeye oturdu… Sen gel, küçücük, serçe parmağımın ucu kadar bir vida yeterince sıkışmamış ol… Al başına belayı! Her şey allak bullak. Acaba o anda mekikteki astronot da senin gibi, ‘Allaaaam bunlar hep benim başıma geliyor, neden ben yareppim’ mi diyor?” Bir an içimden yakına yakına yakılanın mesajının altına bu ve bunun gibi şeyler yazmak geçiyor, parmaklarımın ucu kaşınıyor, sonra hemen vazgeçiyorum.

Yakınmak doğası gereği üretken bir yapıya sahip değil. Mesela çoğu zaman “şikayet etmek” ile aynı anlamdaymış gibi düşünülse de şikayet, doğru yere yapıldığında sorunu çözebilecek bir yaklaşım; yakınmaksa sorunu çözmeyen, olduğu yerde dolanan bir yumak. En fazla dinleyenin, okuyanın içini kurutur.

Yakınanlara şahit oldukça kafamda zincir zincir uzayan sorular birikiyor. Her gün yeni bir negatif mesaj yazarken, bu insanların içi negatiflikle dolmuyor mu? Hadi ben onların mesajlarına bakmamayı seçiyorum diyelim, sevenleri, ailesi v.s. onların her bir mesajıyla dertlenmiyorlar mı? Yani dünyada amacı durduk yere sevdiklerini dertlendirmek olan insanlar mı var? Bir insan hayatını yakınarak geçirirken, acaba kaç saatini boşa harcamış olur? Yakınırken, boşa geçen zamanla beraber fazla kaloriler de yakılır mı?

Yakınmalar ve yakınanlar benim için araştırma konusu, biraz okuyup psikolojilerini inceliyorum, sonra bilgisayarımı kapattığım anda uçup gidiyorlar. Sanal dünyanın sanal yakınmaları… Düşünüyorum; belki de teknoloji ilerlediğinde bu dertli insanlar, sosyal medyaya bile gerek kalmadan evdeki insan görünümlü robotlarına yakınırlar da etraflarını negatiflikle doldurmazlar, belli mi olur?

HENÜZ OKUMADIYSANIZ: BÖĞÜRTLEN ZAMANI

Leave a Reply