BÜYÜMEYE DAİR

Ben küçükken babaannem, “İnşallah benim yaşıma gelesin!” derdi. Çocuk aklımla sinirlenir, “Ben senin gibi yaşlanmayacağım!” derdim, o da basardı kahkahayı.

Çocuklar için yaşlanma kavramını anlamak zordur, onlar için bir tek büyümek vardır, büyüyünce yapılacaklar vardır, gelecekteki imkanlar vardır. Yaşlılık çok uzaktır.

Zaman geçip yeni yaşları tecrübe ettikçe yaşlanmanın sadece çocuklar için değil büyükler için de ne kadar kavraması güç bir kavram olduğunu anladım. Sanırım bu biraz da her şeyi kalıplara oturtma sevdamızdan geliyor. Hayatı dönemlere bölüyoruz, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, orta yaşlılık, yaşlılık… Dünyanın güneş etrafında dönüş süresini kendimize hedef belirleyip her geçen yılla yeni bir yaş sahibi oluyoruz, sayılarla kendimizi damgalıyoruz; 20’ler, 40’lar 60’lar…

Bir süredir bunun üstüne düşünüyorum. Toplumun dayattığı yaşlanma kavramı ve hissetmesek de bize yüklediği “Yaşlandın sen artık” mesajları aslında bir illüzyondan ibaret. Bunun sebebi belki devamlılığı ve dönüşümü göz ardı etmekten kaynaklanıyor. Doğuyoruz, doğduğumuzda “bebek” deniyoruz, “daha büyüyecek ablası” deniyoruz, belli bir yaşa ulaştığında “büyüdü artık” diyoruz, ergenlikten sonra ileriki 30-40 yıl için sabit bir görüntü ve ruha ulaştığımıza karar veriyoruz ve yaşlılığın kadınlarda doğurganlığın bitişiyle erkeklerdeyse emeklilikle geldiğine karar veriyoruz, sonrasına “yokuş aşağı” diyoruz. Bu ayrımlarla biz de ruhen kalıplara giriyoruz, kendimizi belli sınırlarla çeviriyoruz. Yine, bir kez daha, bölüp ayırıp damgalıyoruz. Çocuktan yetişkinliğe kadarki sürede “büyüyoruz”, yetişkinlikten ölüme kadarki yıllarda “yaşlanıyoruz”.

Halbuki hayat tek, tek hayatın içindeki beden ve ruh değişken. Hayatın sürekli değişen bir beden ve ruhla yapılan bir yolculuk olduğunu ve aslında yaş almanın sadece yılları anlatmaya yardımcı olduğunu, asıl gerçek olanınsa bu yolculukta sürekli büyümek olduğunu içimize sindirebilseydik ve her gün büyümek için çalışabilseydik belki kendimizle daha barışık, çevresiyle daha uyumlu yaratıklar olabilirdik.

Babaanemin kahkahası kulağımda çınlıyor. Her an büyüyen bedenimden ve ruhumdan, yola yeni çıkmış çocukluğuma bakıp gülümsüyorum. Babaanneme selam veriyorum, mumları üflüyorum.

HENÜZ OKUMADIYSANIZ: OKUDUĞUNU ANLAMAK

Yorumunuzu aşağıdaki boşluğa bırakabilirsiniz!