Önce olduğu yerde hafifçe kıpırdanıp ellerini ileri uzatıyor. Yapacaklarını kafasında sıralıyor. Paket kağıdını eline alıyor, masanın üstüne seriyor. Dikkatle ilerliyor. Ona kalsa, belki sadece işini yapıyor; işini yapış şekli sayesinde çevresine etki edebileceğiniyse, muhtemelen o anda düşünmüyor.
Malum, yılbaşı kapıyı çaldı çalacak. Buralarda da bir hazırlık, bir hareketlilik; özellikle de yeme içme mevzusunda. Hal böyle olunca, bizim küçük kasabanın küçük kafesi de yeni yıl hazırlıkları kapsamında İtalya’ya özgü tatlıları hazırlamaya başladı. Bunlardan biri de kafenin sahibi arkadaşımızın kendi elleriyle ürettiği, fındıklı tablet çikolatalar. Bu çikolatanın şahane tadı bir yana, kafede durmuş arkadaşın çalışmasını izlerken benim kafamda dolanan, arkadaşın çikolataları hazırlamadaki özeni ve onları sunum şekli.
Bizim arkadaşa kalsa, kullandığı kakaodan başlayıp sütün doğallığına kadar saatlerce konuşabilir, bizimle sohbet edebilir. Çok heyecanlı, bu kadar iyi malzemeler kullandığı için çok gururlu. Ayrıca bu hevesi sadece yapım aşamasında değil, sunum aşamasında da devam ediyor. Kendi elleriyle tabletleri önce paket kağıdına yapışmamaları için güzelce sarıyor, ayrı bir yerde paket kağıdının üstüne kafenin kaşesini basıyor, sonra da bu kaşeli paket kağıdıyla çikolatayı paketliyor. Elde, özenli bilek kıvırışlarıyla ve parmak hareketleriyle paket kağıdını rustik bir kurdeleyle bağlıyor. Yetmiyor; bağlantı noktasına kocaman mumu eritilip akıtıyor, sonra da üstüne kafenin mührünü dikkatlice basıyor. Bütün bunları, geçen gün gözümüzün önünde hem de biz başında beklerken acele etmeden yapınca, ona bir kez daha saygı duydum: işini özenle ve son ana kadar dikkatle yaptığı için.
Sonra aklıma, onun yerinde son anda ve başında müşteriler beklerken 5 paketi birden hazırlaması gereken başka biri olsaydı, paketin hangi bahaneyle ne hale dönüşeceği geldi:
Mekan: Kalabalık bir kafe.
Baş rol oyuncusu: Kafenin sahibi stresli abi.
Yan roller: Parasını verip çikolata almak isteyen bir garip çift.
Kafenin sahibi stresli abi, aceleyle paket kağıdına yalap şalap tablet çikolatayı sarıyor, aradaki çikolatanın yapışmasını önleyen katmanı koymaya gerek bile duymuyor. Rustik ip zaman kaybı ama mecburen koyması lazım, yoksa paket kağıdı tutmaz; tek yandan ipi geçirip hızla ve lalettayin paket kağıdını bağlıyor. Bunları yaparken bir yandan da ters ters müşteriye bakıyor; ne diye başımda bekliyorsun, zaten kafede kahve bekleyen müşterilerle uğraştığım yetiyor, bir de başıma ekstra iş çıkardın edasıyla… Mumu, mührü v.s. gereksiz ve vakitten çalan detaylar; zaten onlara hiç girmiyor. Tek yaptığı paketi bitirdikten sonra kaşesini paketin üstünde çikolata tabletinin köşesine yakın bir yere koyması, düşünmeden ve tüm gücüyle basıvermesi. Sen “Yapmaaa…” diyene kadar olan oluyor; hediyelik hazırlattığın paketteki tablet çikolata, stresli abinin kaba gücüyle paketin içinde kırılıp parçalanıyor. İşte o anda, “Yav abi ne yaptın…” itirazlarınla beraber, özenli kıvırışlar başlıyor. Bunların en başında, “Çikolatadır bu kırılır!” ezgileri duyuluyor; “Yav bir parçacık kırılmışsa ne olacak, tadı aynı değil mi?” ile müzik ilerleyip şarkı formunu alıyor; en sonunda “Hayır, bu paketi almak istemiyorum!” dediğinde, adam ayağa kalkıyor ve “Amma da abarttın be! Beni o kadar uğraştırdın, bir de paketi almayacak mısın?” cümleleriyle gelişip Sonat Allegrosu formuna evriliyor. Sanki müşteri olarak haksız senmişsin gibi; sanki onun işi, müşteriye son ana kadar kaliteyi sunmak değilmiş gibi…
Ben işlerimizi özenle yapmamızın, kelebek etkisi yarattığını savunanlardanım. Karşımda tek kişi olsa, bin beş yüz kişi olsa, aynı kalitenin sunulması gerektiğinde ısrarcıyım. Ve belki de biraz eski kafalıyım: insanın işini iyi yaptıkça mutlu olduğuna ve etrafındakileri de aynı oranda mutlu edebildiğine inananlardanım. Ne de olsa herkesin topluma ve insanlığa katkısı ve etkisi var; ister attığımız adımla, ister verdiğimiz örnekle, ister işimizde gösterdiğimiz titizlikle.
Ben böyle düşüncelere dalmış giderken, kafenin sahibi arkadaş paketleri bitiriyor. Hepsini özenle torbaya yerleştirmeye başlayınca beni de bir gülümseme alıyor. Kendi dünyalarında, küçük veya büyük işletmeleri böyle iyi ve özenle idare eden, insanlara mutluluğu sadece ürettikleriyle değil yaşattıkları tecrübeyle de ileten insanlar olduğu için mutlu oluyorum. Kelebek etkisinin yarattığı olumlu zincire, daha da derinden inanıyorum.
Herkese mutlu yıllar diliyorum!
HENÜZ OKUMADIYSANIZ: TERSİ DÜZ GÖRMEK