BİLGİNİN ÖRÜLEMEYEN AĞLARI

“Şimdi ipi şuradan şöyle geçirdik mi, çabuk bir hareketle de öbür tarafa attık mı…”

Şişler etraflarına dolanan iplerle bir bu yana bir diğer yana hızla hareket ederlerken, gözlerim şaşı olmuş ekrandaki kadının ellerini takip etmeye çalışıyordum. Videodaki kadın çok hamarattı. Çok hünerliydi. Ben biçare ise, onun yaptıklarını takip etmeye çalışan bir acemiydim. Bana “Her zamanki gibi ilmeklerimizi çabucak attıktan sonra düz örgümüze başlıyoruz…” diyordu; bense hala ilmek nasıl atılır hatırlayamayan bir tecrübesizdim, düz örgünün neden düz olduğunu kavrayamamış bir cahildim.

Halbuki örgü işine girerken, “Yani temeli ben çocukken almışım, bu iş bisiklete binmek gibi, hiç unutulur muymuş ya?” dediydim. Gerçekten de insan eline yıllar sonra örgü şişlerini alınca böyle bir havaya giriyor, “Bak şimdi, iki güne kalmaz kazaklar, elbiseler, yastık kılıfları öreceğim de…” edalarına bürünüyor ama gel gelelim işler o kadar kolay ilerlemiyor. Ben de iyi ve sistemli ilerleyen bir öğrenci olmaya şartlandığımdan dedim ki, “Bir kitap almalı, işe en temelden başlamalı!” Yalnız kitabın teslim süresi geçe kalınca, haliyle benim elimde tam takım bir şiş setiyle bir adet yumak kaldı; içim içime sığıp da kalamadı; dayanamayıp aldım elime şişleri, açtım Youtube’u…

İşte kendimi yukarıdaki durumun içinde böylece buluverdim. İnsanın anadili, işin jargonuna hâkim olduğu dilidir diye düşünerek videoları haliyle Türkçe aradım. “Yeni başlayanlar için örgü” araması yeterince masum ve amaca ulaşmama yardımcı olacak bir arama kriteri gibi göründüyse de karşıma çıkan çok becerikli kadınların hazırladığı videolarla karşılaşınca, şaşı kedi suratımı takındım. Bu kadınlar “Yeni başlayanlar için örgü”den çok “Altın gününde marifet gösterme yarışı”ndaydılar; motiflerin alasından girip, örgünün düzünü tersini çaprazını üçgenini hep beraber kullanıyorlardı; ben hala şişi nasıl tutacağımı anlayamamışken, tekniklerini kayan şişlerin şıngırtısıyla duyuruyorlardı.

Ben de dedim, “Herhalde daha da basit bir arama yaparak işe başlamalı.” Arama motoruna yazdım: “İlmek nasıl atılır?” Oysa hala cahilin de cahiliydim; videolarda ilmek atmak bile nükleer fiziğe eşitmiş gibi anlatılıyordu, ilmeğin teklisi yetmezdi, en azından çifter çifter atılmaları gerekliydi. Ama bu sefer vazgeçmemeye kararlıydım. Başladım ilmek atmaya, bir hışım, gözüm dönmüşçesine, yarınım yokmuşçasına. Şahane ilmekler attım. Yetmedi, iyice öğrenip sindirme hevesiyle attığım ilmekleri söküp videoyu takip etmeden yeniden en baştan ilmek atmaya başladım. İyice hızımı almış ve Dolce & Gabbana’ya ellerimle yaratacağım yeni kreasyon için üç metrelik kuyruklu örgü elbiseler örer bir havaya girmişken, artık ilmek atmanın bana yetmeyeceğine karar verip, düz örgü nasıl yapılır araştırmasına giriştim. 

Elime ilmekleri inci gibi atılmış şişimi aldım, düz örgü videosuna tıkladım, kendinden emin surat ifademi takındım…  “Şimdi ipi şuradan şöyle geçirdik mi, çabuk bir hareketle de öbür tarafa attık mı…” Videodaki çok havalı, gayet becerikli, hızlı mı hızlı kadının ellerine yine öylece bakakaldım. Hayaller Dolce & Gabbana, gerçekler haraşoya geçememiş bir çaylak…

Tabii o anda sinir, hafif hafif midemden kursağıma doğru yükselmeye başladı, sonra olan oldu ve birden gözüm döndü. Dünya’da yüzyıllardır yapılan, dokumanın temelini oluşturan ve insanın en lüzumlu ısınma ihtiyacını karşılayan bir uğraşın bu kadar zor olmaması gerektiği kafama dank etti; böyle giderse örgü maceramın daha başlayamadan biteceğini hissetmeye başladım. 

O zaman İngilizce aramalara giriştim. Arama kriteri: “Knitting for Beginners!” Ekrana tıklamamla önümde mutlu mesut otlayan koyunlardan doğmuş, mutlu örgücülere ve onların huzurlu hayatlarına varmış bir Dünya açıldı. Stressiz. Yavaş yavaş. Tane tane anlatımlarla. Yabancılar ilmeği bile tek tek, sakin sakin atıyorlar. Düz örgüyü bir anlatış şekilleri var, hırssız, örgüye bir meditasyonmuş gibi yaklaşarak, huzurla.

O ilk videoyla sinirim, sıkıntım bir anda geçiverdi. Ne önüme koyulmuş bir bariyer vardı, ne bir yarış, ne bir hıza kapılma çilesi… “Şimdi bu gördüğünüz bir adet şişi, ilmeğin soluna koyup… Bakıp işte tam şöyle, unutmayın sol… Bakın yavaşça gösteriyorum. Eveeeet, sol taraftan, arkaya doğru geçirip… Şimdi tekrar ediyorum, sağ değil soool…” diye anlattıklarından, bir çırpıda ilmeği de düz örgüyü de çözüverdim. Ve bir kez daha anladım ki öğretmenlerin en kötüleri, kendi becerilerini sergilemeye ve irfanlarına tapılmasını sağlamaya çalışanlar. Öğretirmiş gibi yapıp, gerçekten paylaşmaya yanaşmayanlar. En basit işleri bile, dünyanın en karmaşık olayıymış gibi gösterip, kendini olduğundan bilgili yansıtanlar; bilgi ağlarını örmekten ve birilerine el vermekten kaçınanlar.

Şimdi yamuk yumuk da olsa boşa örüp duruyorum ve bana asıl fazileti sunup adım adım ilerlememi sağlayacak kitabı dört gözle bekliyorum. Bir yandan da örgüye yeni başlayanlar için İngilizce videoları takip ediyorum. “Şimdiiii… Bakın, önce de dediğim gibi soldaaaan… Şöyle yavaş çekimde göstereyim, soooool! Tamam mı? Soooool…”

HENÜZ OKUMADIYSANIZ: DÜNYAMIN KOKUSU

Yorumunuzu aşağıdaki boşluğa bırakabilirsiniz!